Son zamanlarda sorulması gereken en önemli soru: “ İnsanlar çevrelerinde olup bitenlere neden sessiz kalmaya başladı?” olmalıdır. Çevresinde gelişen olaylara karşı görmek istemeyip kör kalan, duymak istemeyip sağır kalan, içinden gelenleri söylemeye cesareti olmadığı için dilsiz olmayı tercih eden insanların sayısı gittikçe artmaya başladı.
Hepimiz devletimizi seviyoruz. Devletin sarsıntıya uğraması, bölünmesi veya yıkılması bizlere zarar verecektir. Meşhur bir söz vardır: “Gemi batarsa hepimiz boğuluruz”. Boğulmak istemiyorsanız, çevrenizde olup bitenlere daha fazla sessiz kalamazsınız. Toplumsal tepkiler mutlaka ve mutlaka ölçülü ve devletin birlik ve beraberliğine zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. Topluma zarar veren, polisine ve askerine saldıran, araçları yakan, işyerlerine zarar verenlerin yaptığının hak arama olduğunu iddia etmek büyük bir cehalet olacaktır. Sonuçta devlet bir babadır. İnsan babasına el kaldırmaz.
Tepkisizliği ülke genelinde değerlendirdikten sonra, konunun esas önemli olan kısmı “Dursunbey’de neden tepkisiz kalıyoruz” sorusuna cevap aramak olacaktır. Bazen çokbilmişlik yapıp, olaylar karşısında en çok ve en kolay yaptığımız birilerini suçlamak olmaktadır. Sorunları çözmek için fikir üretemeyen insanlar, hemen birilerini suçlayarak bilinçsiz tepkiler vermektedir. Çoğu zaman sorunları birilerinin çözmesini bekleriz. Yetkili ve sorumlu kişiler çözüm üretecek ve bizler de hazıra konmuş olacağız. Sizler bugüne kadar hangi toplumsal olay karşısında bir çözüm üretebildiniz? Çözüm bulmaya çalışanlara, fikirlerinizle yardımcı olmaya çalıştınız mı? Yoksa ben cahilim ya da benim ürettiğim fikirler ile birileri yükselir, olayı sahiplenmeye kalkar diye sessiz mi kalmayı düşündünüz.
Bugünlerde en çok konuştuğunuz eğitim sorunları hakkında, oturup kaderinize razı mı olacaksınız. Balıkesir merkez ve körfez ilçelerinde fazla öğretmen var iken, Dursunbey’de öğretmen eksikliğine karşı sessiz kalmaya devam mı edeceksiniz. Bu güne kadar sessiz kaldığınız için kaderiniz değişmiyor. Günümüzde en çok bağıran kazanıyor. Çevrenizdekileri hiç mi görmüyor musunuz? En çok ağlayan dikkat çekiyor. Bir yerleri yakıp yıkanlar, devletine kurşun atanlar daha çok dikkat çekiyor. Sessiz kalanları hiç kimse görmüyor. Bu yüzden kör, sağır ve dilsiz kalan, tepkisiz bir Dursunbey’deki sıkıntılara karşı da, dışarıdakiler umursamaz davranacaktır.
Sizler; öğretmeniniz olmadığı için, çocuklarınızı bir hafta göndermeseniz, kadrolu doktorlarınızı Dursunbey’den alıp başka ilçelere verenleri bir daha ilçenize adım attırmasanız, “bana bir şeyler yaparlar ve zarar görürüm. En iyisi mi sessiz kalayım ve oturayım” diyerek kör, sağır ve dilsizi oynamaya devam edersiniz. Böyle yaparsanız da ensenize tokat atanları daha çooook görürsünüz.
Her zaman kaderine razı olup oturan ve her şeyi devletten bekleyen bir toplumda nasıl ilerleme sağlanabilir. Doktorunuz olmadığı için ölseniz, öğretmeniniz olmadığı için çocuklarınızın eğitimi geri kalsa, yollarınız bozuk olduğu için binlerce liralık aracınız zarar görse de sesinizi çıkartmıyorsunuz.
Yanlış anlamayın, ben kimseyi isyana teşvik etmiyorum. Fakat tepkisiz duran ve olduğu yerde sayan bir Dursunbey’i gördükçe de üzülüyorum. 9 yıldan beri yazıyorum da neler değişti diye bazen kendime soruyorum. İnsanlara faydalı olmak ve yol gösterebilmek, gençlerimizde milli ruhu canlı tutmak için bu güne kadar yazdım da ne oldu. Dursunbeyli olmasam da, içinde yaşadığım ve çok sevdiğim bu ilçeye faydalı olabilmek için yaptığım çalışmalar, sanki başarıya mı ulaştı. En iyisi mi bundan sonra ben de kalemimi kırıp; kör, sağır ve dilsizi oynayayım. Değişmeyen ve değişimi kabul etmeyenlere bundan sonra anlatacak sözüm yok.