Müşteri şikayetçi, esnaf isteksiz

06 Haziran 2012 Çarşamba
Erkan BAL erkbilgisayar@dursunbey.com

İlçemizle ilgili zaman zaman söylenen bir söz vardır. ‘İnsanların üzerine ölü toprağı serpilmiş’ gibi derler.

Akşam geç kapanıp, sabah geç açılan dükkânlar bunun en büyük belirtisi ve ayrı bir şikâyet konusudur.

Bir cepheden bakarsanız; Alışverişe gittiğinizde yüzünüze iştahsız bakan, istediğinizi var mı yok mu söylemekten kaçınan esnaflar, işinizi bir türlü yaptıramadığınız ustalar…

Öyle ya. Neticede bir işyeri niye açılır? Para kazanmak için.

Öyleyse müşteriye hoş bakmak, güler yüzle karşılamak ve istediğini hızlı bir şekilde yerine getirmek gerekir.

Ya da bir ustaysanız, alın terinizin, el emeğinizin karşılığında para kazanıyorsunuzdur. Bu yüzden de iş seçme beğenme gibi bir lüksünüz olmamalı, elinizden geleni yapmalısınız. Elinizden iş çıkmıyorsa demek ki ya iyi kazanıyorsunuz da başka işlere bakacak haliniz yok, ya da ortada adı konmamış başka bir sorun var.

Madalyonun öbür yüzünü,  çevirip baktığımızda ise olay çok daha farklıdır. Küçük bir kasabada yaşamanın getirdiği ‘Herkes tanıdık, herkes akraba’ söyleminin esnafa ve sanatkâra maliyeti çok yüksektir.

Çünkü küçük yerlerde veresiyesi bitmez. Marketlerde bile deftere yazılıyorsa varın siz gerisini düşünün. Veresiyeler birike birike, gecike gecike BATAK’LAR oluşur.

Gününde gelmeyen paralar esnafın borcunu ödemekte güçlük çekmesine yol açar. Zamanla mal almakta güçlük çeken esnafın bu kez rafında tapon, eski mallar birikmeye başlar. Öyle ki artık parasını alamamaktan yorgun düşen esnaf, rafındaki ürünün tozunu dahi silmekten kaçınmaya başlar. Miskinleşir, tembelleşir.

Artık işyerine gelen herkesi aynı gözle görmeye başlar. Herkes batakçı, herkes sözünde durmaz diye düşünür. Bir müddet sonra veresiye isteyen sağlam müşterilerini bile kırmaya incitmeye başlar. Böylece bir kısır döngü oluşur. İsteksizce açılan dükkânlar, raflarda tozlanan ürünler ve geri çevrilen hoş karşılanmayan yeni müşteriler. ‘Ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır’ misali, sözünü tutmayan, borcunu ödemeyen bir müşteri birçok dürüst insanın ihtiyaçlarını veresiye yoluyla karşılamasına engel olur.

Heyecanla ticarete atılan bir esnaf için tamamen psikolojik bir yıkımdır bu aslında. Bu yıkımı en iyi uzun süre memurluk yapıp, esnafları kolayca köşe dönüyor zanneden ve emekli olunca hemen bir dükkân açan eski memurlar yaşar. Bir müddet sonra esnaflığın ne zor bir iş olduğunu da anlar ama iş işten geçmiştir çoktan.

Borç takan gitmiş ve piyasa ve devlete, bankalara borçlar yığılıp, altında kalan o arkadaşı ezmiştir bile.

Gerçi son dönemde yayılan kredi kartları ‘yaz deftere’ sorununu büyük ölçüde ortadan kaldırdı ama küçük yerlerde hala bu sorun egemenliğini sürdürüyor.

Kazancının çoğu emek yoğun olan ustalar ise hiçbir zaman yaptıkları işin hakkını yeterince alamadıkları görüşündeler. Eğer evinizde sorunlu bir eşyanız, bir elektronik ya da elektrikli aletinizdeki sorunu gidermesini istediğiniz kişiye siz çıkarıp bir sigara ya da ekmek parası veriyorsanız veya daha ilk cümleniz ‘borcumuz var mı?’ oluyorsa o kişiden bir sonraki müşterisine iyi davranmasını nasıl beklersiniz?

Mesela ‘Borcumuz var mı?’ diye bir cümleyi benim aklım almıyor şahsen. Hakaret sayıyorum hatta. Tabi bir de önünüze çay, simit parası atılmaya kalkılması var ki o tam bir fecaat.

Unutmayın eğer sizin için bir şey yapılmışsa mutlaka bir bedeli vardır. O işyerini açan kişi, bir para kazanma umuduyla dükkân açmıştır. Yoksa o da bilir evinde çoluğu çocuğu ile oturmasını, o da bilir kahve köşelerinde zaman öldürmesini.

Mesela ben karşımdaki kişi para istemiyor bile olsa bir iş yaptırdığımda ısrar ederim. Mutlaka az ya da çok ücreti onun belirlemesini ve istemesini beklerim. Tabi iş yaptığımda da emeğimin karşılığını almayı umarım. Eğer akşama evime ekmek götüreceksem alın terimin, el emeğimin makul bir bedeli olmak zorundadır.

Hepimiz hayatın içerisinde hem alıcı, hem de satıcıyız bir şekilde. Emeğimizi, mesaimizi, malımızı satıyor ve karşılığında bir şeyler alıyoruz. Nasıl maaşımız bir gün geç veya bir miktar eksik yatsa bundan hoşnut olmuyorsak, bir iş yaptırdığımızda, bir mal veya hizmet satın aldığımızda da bedelini geciktirmeden ödemeliyiz.

Ne esnafı borç takarak canından bezdirmeye hakkımız var. Ne ustalara alın terinin, el emeğinin karşılığını eksik ödemeye hakkımız var. Ne de bir müşteri olarak gittiğimiz bir işyerinde kendisi bal, yüzü sirke satan esnaflar bizi karşılamalı. Ne iş yaptırmak için gittiğimiz ustalar ipe un sererek günlerce bizi oyalamalı. Dursunbey ekonomisinin durağanlığı ve insanların umutları yitik, umursamaz ve bezgin durmalarının altında biraz da bu gerçek yatıyor.

Kurunun yanında yaş da yanıyor hep. Birimizin yaptığı bir hata toplum olarak hepimize ödetiliyor. Ticaretin ve birlikte yaşamanın uyulması gereken bir takım kuralları var. Uyarsak hep birlikte rahat ederiz diye düşünüyorum.

Saygılarımla

Erkan BAL

Erk Bilgisayar

 

Not: Bu yazı kişisel düşüncelerim yanında son zamanlarda çevremde konuşup sohbet ettiğim esnaf ve sanatkâr dostlarımızın ve alışveriş ettiği yerlerde hoş karşılanmamaktan şikâyetçi müşterilerin izlenimlerini aktarmak ve çözüme bir katkıda bulunabilmek amacıyla yazılmıştır.



Bu haberde sizin de yorumunuz yayınlanabilir! Lütfen üye girişi yaparak bir yorum gönderin.
Yorum gönderebilmeniz için üye girişi yapmanız gerekmektedir. Üye Girişi | Üye Ol
Toplam (0) adet yorum eklenmiştir.


Dursunbey'de 4 yıllık Üniversite İhtiyaç mı ?


Müslim'in diğer bir rivayetinde metin şöyledir: "Esma -ki Bintu Şeker'dir- (ra), Resulullah aleyhissalatu vesselam'a, hayızdan nasıl yıkanacağını sormuştu. Şöyle cevap verdi: "Sizden biri, suyunu ve sidresini alır, sonra temizlenir, ve temizliğini de güzel yapar. Sonra başına suyu döker, başını şiddetli şekilde eliyle ovalar, ta ki su saçın diplerine kadar ulaşsın. Sonra üzerine su döker. Sonra misklenmiş bir (bez) parçası alır, onunla temizlenir!" Esma: "Onunla nasıl temizlenir?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam: "Sübhanallah! Onunla temizlen!" dedi. Hz. Aişe radıyallahu anha -sanki sözünü gizlemek isteyerek (fısıl dayarak)- kadına: "Onu kan bulaşığına tatbik et" dedi. Esma der ki: "Cenabetten yıkanma hususunda da sordum. Bana: "Su al, temizlen ve temizliği güzel kıl veya temizliği mübalağalı yap, sonra başına su dök ve onu ovala, ta su saç diplerine varıncaya kadar. Sonra üzerine su dök!" dedi. Aişe radıyallahu anha devamla der ki: "Ensar kadınları ne iyi kadınlardı, haya onların dinlerini öğrenmelerine mani olmadı."

Müslim, Hayz 61, (332)

Dursunbey için namaz vakitleri. İmsak: Güneş: Öğle: İkindi: Akşam: Yatsı:
Takımlar O G B M P
1Galatasaray11101031
2Fenerbahçe1182126
3 Yılport Samsunspor1281325
4Eyüpspor1264222
5Beşiktaş1163221
6Göztepe1153318
7 EMS Yapı Sivasspor1252517
8Rams Başakşehir FK1144316
9Kasımpaşa1235414
10Tümosan Konyaspor1242614
11Bitexen Antalyaspor1242614
12Çaykur Rizespor1141613
13Trabzonspor1126312
14Gaziantep1133512
15Mondihome Kayserispor1126312
16BB Bodrumspor1232711
17Corendon Alanyaspor1124510
18Atakaş Hatayspor111376
19Yukatel Adana Demirspor110292
Şampiyonlar Ligi
UEFA Kupası
Küme Düşenler
BIST
2.007,55
Dolar
13,8288
Euro
15,6364
Altın
795,6600
Copyright © 2010 Dursunbey.com - Tüm Hakları Saklıdır | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.